Yapılan bütün iyiliklerin başka bir menfaat uğruna satılıverdiği dünya. Ahlaklının, ahlaksızın sezilemediği, kimsenin kimseye güvenemediği ve herkesin yalan dünya diye güya dalga geçtikleri dünya.
Meğer sen neymişsin! Nasıl bir güç�ün var senin anlatsana� Büyük nutuklarda, sohbetlerde, vaazlarda dillerden düşmeyen doğruluk! Senin suçun ne? İnsanlarımı nankör yoksa yanıldığımız bir yerler mi var. Acaba doğru ve güzel olan şeyler mi değişti? Dost ve düşmanlar mı?
Söylesene dünya, biz kimseye güvenemeden mi yaşamak zorundayız. Biz kadir-kıymet bilmeyen insanlar mıyız? Söylesene dünya bu nankörlük niye? Hem kısa bir an olan ömürü yaşamanın herkesin hakkı olduğunu söylerken dilimiz, niçin her şey bizim olsun diye insanları çiğnemek için büyük uğraş gösteririz?
Hem yaratana bağlı olan gönlümüz var derken, gönül hanemize yanlışlar neden yazılıyor? Neden kimseye hoşgörü ile yaklaşamıyor, başkalarını neden kıskanıyoruz? Bir an ��ufacık bir menfaat için neden virgül gibi eğiliyoruz��
Neden dünya? Neden bu insanlar bu kadar bu kadar birbirini çekemezler? Nedir paylaşamadıkları şey? Niye alın terinden kaçar oldular? Bu kadar mı zor doğru olmak, namuslu olmak ve alın teriyle yaşamak.
Ey dünya! Kimi suçlayacağız söylesene� İnsanlar artık hiçbir şeyi umursamıyor. Günlük yaşıyorlar ve ayakta kalmaları yeterli kendilerince. Ayakta kalmak içinde her şeyi yapabilecek seviyeye gelmişler. Değerlerin basamak hanesi çoktan düştü. Ey dünya, gelişmek ve modernleşmek acaba geriye doğru gitmek mi oldu acaba?
Kimin gerçekten dost, kimin düşman olduğunu bilemez duruma geldik. Herkesin dilinde ��Sende mi Bürütüs��nidalarını duyar gibi oluyorum. İnsanoğlunu bu duruma getiren nedir? Niçin biz böyle olduk?
Her gün güzel bir güne başlayacağımızı vaat ederek uyanıyoruz. Kapı eşiğinden, sokak aralarından, caddelerden, işyerlerimize gelene kadar bizi süzen, bizi eleştiren ya da tutuverse tek eliyle boğazlayacak gibi bakan insanlarımız. Hâlbuki isteğimiz çok fazla bir şey değil! Bir gülümseme, bir tatlı söz ya da hafif bir baş selamı. Böyle bir davranış hâlbuki bize gün boyu yeterde artar bile. İnsanlarımız, bizden bir selamı, bir tebessümü esirgeyen insanlarımız.
Sen neymişsin be dünya! Sende bir gün mutlu olmanın faturası, çok para olmuş. Sende bir gün başı dik gezmenin bedeli başkasını yerlere serip, içten içe sevinmek olmuş. Paylaşmanın, yardımlaşmanın, değer vermenin ya da şöyle bir özgürce gülümsemenin farkına varmak bile sende hayal olmuş.
Yalancı dünya diyerekten, mutluluk oyunları oynayaraktan, kendinden başkasını düşünmeden
Mutlu olunacağını mı sandın? Öyle bir şey yok dünya. Öyle bir şey yok insanoğlu, sakın kendini aldatma.
Her gün, her saatte yüreğinden, sevgisinden ödün veren insanlar var. Değer yargıları tükenmiş, o anı yaşamanın hazzına yeter diyerek bakanlar var. Günbegün ümitlerimiz tükenmekte, çığlıklarımız duyulmaz olmakta. Gücümüz yetmiyor be dünya! Artık gücümüz yetmiyor.��iki ara bir derede kaldık��Her şeyin böyle ucuz olduğu bir mekâna dünya demiş çıkmışız ama dünya, senin suçun yok. Suçlu aya kalk denildiğinde acaba ayağa kalkacak olan bizler miyiz yoksa sen misin dünya?
Adnan DENİZ