Var olmanın en belirgin özelliği, hareket kabiliyeti ve etki-tepki dialoğudur. Okullar yapılır, ama içerisinde öğrenciler olmasa o binaların hiçbir özelliği yoktur. Çok güzel oyun sahaları vardır ama bireylerin o sahalarda devinimi olmasa, oyun sahalarının her hangi bir anlamı olmaz.
Onun İçin asıl olan insandır. İnsana verilen değer insanı yücelttiği gibi insanı yaratan yaratıcıya bir adım daha ulaşmamızda bize yardımcı olur.
Biz insanlar aslında bazı değerleri değer verdiğimiz kişiler, eşyalar ya da canlılar var iken pek fark etmeyiz. Ne zaman ki ufacık bir değerimiz elimizden kaybolup gittiğinde dövünmeye başlarız.
Hayatta mutlu olmanın en önemli sırrı aslında insanları dinlemek ve onlara değer vermektir. Bu davranış verildiği takdirde bizlere dönüt olarak geri gelir. Ama biz tam tersi insanları ufacık yanlışlarından dolayı toplum içinde bozuyorsak, insanın tabiatı dolayısı ile bu ufacık hatalar daha sonra karşıdaki kişilerde bize karşı bir intikam olarak geri döner.
Biz insanların yapacağı şey, kimsenin ayıbını yüzüne vurmak değil onların �ayıbını kapatan gece gibi ��olmaktır. Bu davranış sonunda herhangi bir zararımız olmadığı gibi karşıdaki kişilerin takdirlerini de kazanmamız mümkündür. O zaman kötü olmak niye? Neden bizlerin var olma nedeni olan değerlerimizin yok olmasına seyirci kalalım.
İnsanların aynı kişiye olan tepkileri çok farklı olabilir. Benim iyi olarak algıladığım bir kişiye siz iyi demeyebilirsiniz. Çünkü iyilik ve kötülükler insanların davranışlarına göre değerlendirilmektedir. Yapılan çok küçük olumsuz bir davranış karşıdaki için belkide sizin hakkınızda hiç ummayacağınız kırgınlıklara neden olabilir. O zaman yapmamız gereken şey, davranışlarımızı belli bir düzen kalıbına girdirmek ve söylediğimiz sözlerin arkasında durarak hareket etmemizdir.
Aslında insanları oldukları gibi kabul etmek ve onlara göre davranışlar geliştirmek herhalde en pratik çözüm yoludur. Burada problem olan, bizim kendimizden taviz verirken karşıdaki kişinin hala umursamaz ve bildiği gibi davranışlar üretmesidir. Karşı taraftan beklenen en azından yanlışlarını görerek yanlışlarını ortadan kaldıracak davranışlar üretmesidir.
Hayata olumlu bir pencereden bakmak, her şeyi kötüye yormamak, insanlara değer vermek, herkesi kendi potansiyeli içinde değerlendirmek inanın onlardan çok bizleri rahatlatır. Çünkü problemin kaynağından çok bizim probleme karşı gösterdiğimiz aşırı tepki bizleri yıpratır.
Sonuçta, dünyada insanlar olmazsa bizlerin yalnız yaşama durumu söz konusu değildir. O halde insanların kusurlarını aramaktansa, onların olumlu yönlerini ortaya çıkararak o yönden girmek bizim için en doğru sonuçtur diye düşünüyorum.
Biz insanların çok farklı duyumsamaları vardır. Çok ani kararlar verir ve çok fazla etki altında kalırız. Bu önyargıyı yenebilmenin en çıkar yolu aslında eğitimden geçer. İnsanların eğitim düzeyi yükseldiğinde önyargılarında azalması beklenir. Onun için Toplumumuzun eğitim seviyesini yükseltmek ve ileri görüşlülüğünü artırmak için mutlaka aile bireylerinin öğrencilerin eğitimine önem vermeleri elzemdir.
Bizler kesinlikle şunu unutmayalım.�mutlaka her insanın iyi bir yönü ve kendine has meziyetleri vardır�amacımız onların iyi yönlerini ortaya çıkarmak, yeteneklerinin daha fazla gelişmesi için çalışmalar yapmalıyız.
Düşünün ki şu koskoca dünyaya birlikte yaşamak için gelmişiz. Düşünün ki, yalnız biz hiç bir şeyiz. O yüzden elimizdeki değerlerin kıymetini iyi bilip, görünmeyen yetenek ve değerleri ön plana çıkarmalıyız. Mutlu olmak için mutlaka paylaşmaya ihtiyaç vardır. O zaman insan olarak karşımızdaki insanların her şeyini birlikte paylaşalım. Unutulmamalıdır ki; Kabullenmek, karşıdaki kişileri anlamak için çok önemli bir çözüm yoludur. Bunu başarabilende en Mutlu insandır.