karanlığın bizzat kendisi olana kadar
ben de karanlıktan korkardım..
bazen
her şeyin geçmişte kaldığı zamana kadar
geçmişe dönmek istiyorum
bazen
geleceğimin gelemeyeceğinden endişe ediyor
ve bu endişe yüzünden
kendime küfür marşları besteliyorum..
bazen
sırf bazenler çoğalmasın diye yazmıyorum
veya yazıyorum
anlayamıyorum!
oysa ben hiçbir çocuk gibi
çocuk olduğumun farkına varamayacak kadar çocukken bile
mutsuzdum.
hayal gücü dersinden sınıfta kalmıştım..
ne zaman bir öğretmen bana
mutluluğun resmini çiz
-hiç olmazsa-
onun hayalini kur
dese
bir sınıf aşağı çekilirdim..
büyümeye başladığımda
yalnız büyümediğimi farkettim
mutsuzluğum, yalnızlığım ve acılarım
eşlik ediyorlardı bana..
Tanrı'm!
nasıl teşekkür etmeliyim onlara..?
ben
filmlerde anlatılan ve 'isteyince başaran'azimli çocuklar'dan değildim
isteyip başaramayan ve
başaramayınca istemekten vazgeçen
tembel bir ruha sahiptim..
Franz Kafka okudum,
16 Horsepower dinledim,
Fight Club izledim
sonra
herhangi biri olmadığımı anladım
Evet!
Ben, hiç kimseydim,
hiç kimsedeydim..
sonra bu kimsesizliğimi alıp
tarihte adı 'hiç' geçmeyen
'Hiç Diyarı'na gittim,
ben artık hiç'tim..!
ve aslında 'hiç' olmamıştım..
karanlığın kendisi olduğumu anlayınca
karanlıktan korkmaktan
vazgeçtim!
tarihe adımı 'kendinden korkan şair' olarak yazdırmak
belki biraz saçma olurdu..
karanlığa
gözlerimi, ellerimi, tırnaklarımı, kirpiklerimi
ve
beni her şeye bağlı tutan her yerimi verdim
imzalı kitaplarımı yırttım,
kalemimi kırdım,
bir kadınla sevişirken çekilmiş fotografımı
yaktım!
yazılmamış şiirlerimi
söylenmemiş sözlerimi
ve
daha işlenmemiş günahlarımı
karanlığa sundum!
ve sustum!
öyle sustum ki;
benim bu suskunluğumun herhangi bir anına
şahit olan herhangi bir palyaço
ömrünü verdiği işine layık olamadığını anlayıp
belki de intihar ederdi..
ama sadece,
belki..
(00:42)