UZAK TANIK
uzak tanıklarıyız
kulağımızda seken hayatların ...
matarasında damlasız
çöllere serilmiş adamlardık
gözlerinin ferine bu şehrin
yeni surlar dikmeye sevdalandık
demirci zırhlarımıza giydirdik sabrı
kalkanlarımıza çığlıklar sürdük de
sıyrılamadık yüzümüzdeki esmer lekelerden
tanıklarıydık uzak cinayetlerin
görülmeyen
gömülmeyen cesetlere ağlattık gözlerimizi
uzak durdu sıcaklığı yeminli dillerin
şehirler batıyordu
şehrimiz, batacağı sabaha geceden bakıyordu
duyulmuyordu içimizdeki matem
metamatiksel kaoslardan
içimizde zenci bir ülke kara kara düşünüyordu!
madem duyulmuyorduk
bağırmalıydık katılmalıydık
da katlanmamalıydık demek
sesimiz uzak tanıklarımızda ses mi buluyordu?