Şiir Arama

Cahit Zarifoğlu - Hesaplanmadan Ölü

1

Onlardı uzak yerler seçtiler
Ve sayesiz ilahları
Kalın ovalar kuşları yaklaşan ağaçlar
Ve taşlaşan boğulu kalan nağra
Bir sarnıç kemeri eğrisinde
Dünden bugüne seyirten
Telaşsız sular seçti padişah buyurdu kervansaraylar
Hudutta kraliçe ağızları serhatte yagız duşlar
İpe saldıran yığınlar çün Osmanlı kanları
Melekmeşen at yangınları
Ülkeyi kol gezen projektör bakışlar
Hayvanlar bile altında rahat uyuyan
Ve elgizin göğsünde kışlık bahçeleri
Ağırlaşan bir çiçekte
Sultan sıcaklığına çarpıp
Ummana sıçrayan çekirgeler
Aşk donanmış bir havada
Şahadet getiren sedir ağaçları gemilerin
El çırpan iskele ve sancakları
-Üzülmek fethedilmiştir kışladan haber
Tevrattan sakıncalı sözler sakınmak gereken göz
Gerek kanatılan gelinler
Davulun orta yerinden bir baş soğan
Katlayıp ince ağızlarında çingen
İçlerin boşalan surlarına zurna

Toplanan şimdilik sürgüne eklenen
Değerli çocuklar
Arkalarında büyük rüzgarlı anne etekleri
Ucuna takılan yaşmak çeşitleri
Mavi çok renkli tülbentler
İri gözyaşı boncukları
İçine kainatlar sıkışan
Caminin yürek konmamış kayalıklarında
Durmadan her lahza yeniden arınan
Henüz bir böceklik yer açılan

Elleri aynı kumaytan
İçlerinde bir haremi tavşan
Açık duran kapılarının arkasında
Çocuklar baştan sona kadınlara düğmeli
Bu bir an yüzümü hayvanlara dikip
Çamurlu
-Ey Babilin yorulmaz artıkları

Dışımda açıkça bir tazı koşuyor
Ölümlerde yorulup
Bir güle kapanan
Gelincikte bekleşen

2

Sonunda ak tavşan ölüme benzeyince
Koşup bir ölümün önüne titremeler içinde
Diz çöken adamlar beynime atıldılar
Ağırlıkları safra taşları yanlarında
Bellerine kancalı tırpanları

Saçaktan akan buz parçaları
Ona birazda ben katılacaktım
Çünkü herhangi bir hazırlık yapmışlardı
Taş duvarın dibindeydik ölümünden
Ses çıkmasın beni kapıyorlardı bedenleriyle
Alnımı bana bıraksınlar
Hiç yalnızlık korkutmayan alnımı

Karnımdaki boşluklara
Saçlarım uzasın kirlensin ellerim ayaklarıma
Ama onların vakti yoktu onlar için
Ve onlar için çocuk duvara kadar
Gidip gelecekti salıncak ceviz dalında
Ve komşunun ölüm çocukları
Güçlükle göğüslerine tutunan nefesleri
Öldürmeye alışmaları karar kılışları
Toprağı karıştırıp şaşkınlıkla içlerine giriyorum onların
Ansızın bir kravat bazen bir kaç sene deniz
Renkli horozlar ve karanlık doğan yarasa
Sık sık anne tekrarı
Ve kalbinde Allah yazan çocuk
Kızlar hızlanan gelinler
Erkeklerde insen uğultuları
Çocuklar ki mutlaka kutupta bırakılan
Ve dönülen bayrak

Beni buruyorlar renklerin gidip gelişleriyle
İçinde kanlı zincirler elden ele
Yıldız süzerken kadınların karınlarında doğururken
Dilleri terleri damaklarıyla ısırdıkları pamuklar
Ağızdan ağıza
Ve meydanlara
Cılk çıkan yığılan çocuklar

Bağıran balık
Suyu zorlayan midye
Üzerimizden akan gemi karınları
- Çocuk kanlarla sarsıldı
Öğrenciliğim korkunç öğretmenlerim

Sızı olduğum kızlar
Onların şehvetime dokunup kalışları
Anı
Akıllı bir öğrencinin alayındayım
Kanımı ve kamalarını arıyorlar
Aeleyle elleriyle cepleriyle
Bedenime kanımı yapışık olarak
Ya da kumaşa emdirerek
Akıtacak olan
Ve bedenimi arayan korkumu
Açıklıyorlar önüme

(korkumu ölümümle ağzıma kilitlemişim)

İnsanlar salıncak altlarında solur
-Güneş hep aynı artist çocuktu
Nilüfer ipi çok ince parmaklarıyla
Dağlara göklere en yakın elmacık kemikleriyle tutmuş
Yüzüme gülerek severek

3

Şimdi yağmur birikiyor kubbelerin içine
Ak yürek baraj büyüyor
Yarış su pirinç ve içinde canlı çevrilen insanın
Çiçekle döşenen başı

Balıkçı tezgahları
Kayıkçı tezgahları
Ekmek tezgahları

Yağmur alınlara doğruldu
Secdeye durdu süslendi ölümle sözleşen
Ateşli hastalar gibi


Yorum Yaz

Yorumunuz (*)

Resimdeki kodu giriniz

IP Adresiniz: 3.143.203.129

Yorum Yok

Bu söze ilk yorumu siz yazın.