Çarşı, pazara çıktılar.
Önce arlarını sattılar,
sonra
hanlarını, hamamlarını
canlarını, cananlarını
sattılar.
Düşündüler,
kala, kala ne kaldı?
Bahçeleri, bağları
bağlarında kavakları
yetmedi,
kavaklarda yaprakları
ve dahi, yelleri
yetmedi,
evlerinden yatakları,
denkleri,
değirmenden elekleri,
taşları,
kız bebelerin gözlerinden yaşlarını
ve okul yollarından aşklarını
alıp
bir de, küçük oğlanın sarı, sarı saçlarını
kesip
mavi, mavi gök gözlerini
çıkarıp
sattılar.
Dönüp, dönüp sağa sola baktılar,
beni görüp merak ile baktılar.
Derdest edip, ol gömleği taktılar.
Düşündüler, kaşındılar
bu deliyi nere satsak, ne etsek?
Anladılar,
para etmez.
Hoooo, diyerek
bir sürüye kattılar,
sürdüler�