Denizin kazılmış iklimi, rüzgârın âsude çocukluğu
gibi yollarda şimdi kimi tek tük insan hayallari
kadavrasını yiyen bitki, suyun yeşillik ülkesi
mutluluk çayırlarının ötesinde bizi kavuşturan ırmak
Ah! annemin ıssız sözlerinden beri geldiğim yer
bir yalnızlık sarayı, kervanların dokunmadan geçtiği
uluyan köpeklerin ve üşüyen ayın altındaki yol
kime gittiği belirsiz sevgi paylarının bölüşüldüğü
Bana ne kaldı? Yaşım kırk üç, soygun çağı
denizin avuçlarında kabaran fırtına bulutları
onların ardı sıra çıktım ben bu tepelere
içinde kartal çığlıklarıyla can çekişen
Uçurum soyulmuş bir kemikti, bana baktı
orada derin yaralarla kanayan bir adam hayaleti
sırma çöplerle bezeli bir hayattı geçip gitti
bir anne dokunuşu kaldı,yanağımdaki,solgun ürperti