yolun kenarında yatıyordu bulduğumda
gece gibi kara gözlerinde ürkütücü bir gülümsemeyle
soğuğa inat
neredeyse çırılçıplak bedeni
ateş gibi yanıyordu
elleriyse buz gibiydi uzandığında bana
kara kaplı bir defteri sıkıştırarak avucuma
�şimdi git!
ardına bile bakmadan
ve unut beni
ama oku sana verdiğimi
oku
okuduklarını da yaz
sonuna �Meçhul�den� dersin
O anlar� dedi
emir gibiydi söyledikleri
düşünmeden kalktım
ve yürüdüm ardıma bakmadan
ben neden gidip çökmüştüm ki yanına?
gecenin karanlığında
gece gibi kara gözlü bir meçhul adamın
avucuma sıkıştırdığı
kara kaplı defterdeki sıcaklık
yakıyordu avuçlarımı hala
dönüp ardıma bakmaya korkuyordum
ya orda yoksa
ya gördüğüm bir düşse
ya bu kara kaplı defter neyin nesi?
avuçlarımdaki yangı da mı bir düş?
bir kara kedi geçti tıslayarak yanımdan
bir karga çığlığı kapladı geceyi
bir kenara birikmiş
kara bir su birikintisinden seyrettim
dolunayın yüzünü
ürpermedim
aksine
içim yandı
vardığımda eve
çoktan gün ışımak üzereydi
bir iki mum yaktım
okumama yetecek kadar
güneş kursuyla süslenmiş
çalışma masama oturduğumda
kara kaplı defter elimdeydi
bırakamamıştım bir türlü
gece gibi kara gözlü meçhulün sıcaklığıysa
hala üstünde
nedense korku
hiç uğramamıştı bu gece bana
aklımda
yolun kenarında boylu boyunca yatan
gece gibi kara gözlü bir adam
elimdeyse
adamdan bana yadigar
kara kaplı bir defter
düşünmeye başladım yol boyunca yaşadıklarımı
önce
bir kara kedi geçti tıslayarak yanımdan
sonra
bir karga çığlığı kapladı geceyi
ve bir kenara birikmiş
kara bir su birikintisinden seyrettim
dolunayın yüzünü
ürpermedim
aksine
içim yandı
derin bir nefes çekip sigaradan
açtım kapağını kara kaplı defterin
sararmaya yüz tutmuş sayfada
kara bir kalemle düşülmüş
bir not gördüm
�viran bir şehir gibiydim
içimde binlerce hayat barındırsam da
sense yolunu şaşırmış bir yolcuydun
habersizce uğradığında bana�
sadece bu kadardı
arkası yoktu notun
bir sonraki sayfadaysa
�kimseler yürümez bana uzanan yollarda
kimseler gelmez bana
şimdi sen de
olduğun yerde kal
nasılsa
gelsen de
konaklamadan göçeceksin benden
o yüzdendir ki
gelmesen de
uğramasan da olur
yine de sen bilirsin� yazıyordu
gece gibi kara gözleriyle
gecenin karanlığında
yolun kenarına
çıplak bedeniyle uzanmış adam
kimdi?
kimin nesiydi?
karakalemle
kara kaplı bu deftere
kim için
karalamıştı bu satırları?
ve neden
sıkıştırdı avucuma
bu kara kaplı defteri?
neden?
�şimdi git
ardına bile bakmadan
ve unut beni
ama oku sana verdiğimi
oku
okuduklarını da yaz
sonuna �Meçhul�den� dersin
O anlar� dedi
neden?
kara kaplı defterde
kara kalemle
karalayarak oluşturulmuş bir sayfayaysa
gümüş bir yüzüğün kenarıyla
şu satırlar karalanmıştı
�benim gecelerimde
karanlık koylarımın
o mağrur kayalıklarından
gümüş kanatlı martılar havalanır
uzaklardan göz kırpan küçük yıldızlar gibi
karışırlar gece gibi siyah
zifiri karanlığına düşlerimin
ve sen
tüm bu karanlıkları yok etmeye and içmiş
ışık prensesi gibi süzülerek
güneşin tutulduğu gün
güneşle gelen çocuk
gelişin gibi
gidişin de ansızın olacak bir gün
biliyorum�
bu yüzden
sen değil
ben gidiyorum
(Meçhul'den...)
.
Turgut Baki