Dokuz yaşında Mustafa.
Yoksul mu yoksul;
Kendisi gibi yetim iki kardeşi var, annesi dul.
Soba soğumuş, dışarısı ayaz
Bir de televizyonları var köşede, siyah-beyaz
İçler acısı mahalle halkının hali.
Ahali,
Bir parça ekmeği beşe, ona bölüyor;
Hatta bazıları ucuz ekmek kuyruğunda ölüyor.
Annesi o gün yine hasta, yatıyor.
O da ne? Televizyonda birileri birbirlerinin yüzüne pasta atıyor!
Rahmetli babası anlatırdı:
“ Ecdadımız yerde bulduğu bir lokma ekmeği öpüp başına koyardı;
Ve ancak komşusunun karnı toksa doyardı.
Buğdaydan yapılan ekmek, börek, çörek,
Hepsi mübarek.
Saygı göstermek gerek”.
Kardeşleri görmesin diye önlerinde bir süre durdu,
Aslında onlar hep bu saatlerde uyurdu.
Kalktı, gitti; fişi çekti.
Sabahleyin erkenden
İşe gidecekti.