Babasını döve döve öldürmüşler
Küçümencik gözleirnin önünde
Anasının yarısını bir bomba alıp götürmüş
Kan ve et yığını öbür yarısı
Oturmuş ağlıyor Vietnamlı bir çocuk
Minik yumrukları sıkılmış kinle
Belli bir şeyler düşünüyor
Kederden harap olmuş bir beyinle
Aklı ermiyor olanlara Vietnamlı çocuğun
Bilmiyor yaşamak nedir, ölmek nedir
Çoktan unutmuş sevinmek, gülmek nedir
Savaşın ne olduğunu anlamıyor bir türlü
Sadece açlık şimdi anlayabildiği
Midesini ve beynini kemiren bir açlık
Anası yok ki ona sıcak yemekler pişirsin
Babası yok ki ona renkli giysiler getirsin
Savaşın bu kadar alçak ve insafsız olduğunu
Vietnamlı çocuk nereden bilsin
Burası onun kendi toprağı, kendi yurdu
Anası onu burada
Şimdi yerle bir olan evlerinde doğurdu
vietnamlı çocuk ninnilerle uyudu burada
Anasının pişirdiği ekmeklerle büyüdü
Tozlu sokaklarında koştu köyünün
Kendi gibi çekik gözlü arkadaşları vardı
Hepsi de savaşın varlığından habersiz
Bu ormanda oynarlardı
Kim derdi ki bir gün
Kara bir bulut çökecekti üzerlerine
Masallardaki umacı gelecekti köylerine
Vuracaklar, kıracaklar, yakacaklardı
Her yere ateş ve lüm saçacaklardı
Korkudan, yorgunluktan, işkenceden
Yüz olmaktan çıkacaktı Vietnamlıların yüzleri
Kim derdi ki bir gün
Hınçla sıkılmış birer yumruk gibi
Yuvalarından fırlayacaktı gözleri
Her şeyi gördü Vietnamlı çocuk her şeyi gördü
Ve tükürdü yüzlerine babsını dövenlerin
Döve döve öldürenlerin
Sonra kaçtı bu uzak ormana
Bu ormanda kuşlarla, hayvanlarla yan yana
Ot yedi, böcek yedi
Ve hep böyel cılız kaldı Vietnamlı çocuk
Büyümedi
Şimdi oturmuş bir tümseğin üstüne
Hatırlamaya çalışıyor olanları
Geçen o korkunç zamanları
Bir rüya gibi unuttuğu insanları
Ve o masallardaki umacılar
Onu da bulurlar, öldürürler korkusuyla
Elinde bir taş var Vietnamlı çocuğun
Çekik gözlerinde yaş
Siz de ağlayın ey dünya çocukları
Vietnamlı çocuk ölüyor yavaş yavaş
.