Bir kadın sevdim, ilkyaz yoksulu
fırtına habercisi bir albatros
kuğu boyunlu testi
doldursam sızmaz
eğsem akıtmaz... bir kadın sevdim.
Hırçın bir öfkenin ardından
keşke ölmese dedim
kanasa bin yıl
öpsem gözlerini
bir yıldız düşürsem
gülümser mi...?
Kırmızı toprak oluşur mu bedeninden
yumuşar mı avuçlarımda ıslak
uzayıp genişler mi...?
Kocaman şehre bakan
sıcacık bir balkondan sarkıtıp dallarını
bir saksı karbeyazı açelya
suskun bir güvercin.
***
Döndür çarkını çömlekçi
büyüsün içindeki çocuk
kurulsun o müthiş denge
- güzelle çirkin
doğumla ölüm
akılla duygu -
Su ve kil karışınca erdemle
tuz, güneş ve sabır
denizler dolusu anfora
çağlar boyu ateş ve sır.
Söyle bana çömlekçi
hamurun harcındaki nem uçunca
incinince benim kadınlığım
güveçler dolusu ağıt yazılmaz mı...?
***
Bir ayağım çarkı döndürür
öteki gitmeye hazır
ellerimde önce bir top çamur
sonra ekmek
sonrası gül
sıra yavaş yavaş aşka gelmekte.
Gün olur orman durur gürültüyle
gün olur ırmak bırakır yatağını
ben kil kararım
şişman bir gövdeye minicik tutak
narin bir vazoya yüklü bir kervan
sence haksızlık
bence bilge bir merak
yapıp yakıştırdığım bu denge.
***
Bütün sınırlarını aştık da dağların
bütün okyanusların kapılarını
düşle gerçek kucak kucağa
köpükle dalgakıran
ve yalnızlığın deniz feneri...
Biz ki asırlardır sesiydik aşkın
bir kuş azatlamadık
bir boncuk geçirmedik
incecik bilekteki son boğuma.
Çömlekçi söyle bana
nasıl bulunur gizli bir liman
insan kendine bunca korkaksa...?
***
Bir kadın sevdim şaştı hünerim
özledim elbette, kim özlemez ki
yağmur bulutundaki gökkuşağını...
Bir ayağım çarkı döndürür hâlâ
öteki gitmeye hazır
bir ışık hızı
küçük bir adım.
Uykulara küskün o kızı avutmadı dünya
ne benim ellerimdeki denge
ne senin zincirlenmiş sevdan
soluk soluğa Pan ve flüt.
Çığlıkla kesilmiş o bahar şenliğini
- bir kanlı gelincik
bir içli şarkı -
ne benim saçlarımdaki isyan
ne senin sezilmemiş güzelliğin
avutmadı dünya.
Çağlar boyu ateş ve sır
denizler dolusu anfora.