Her şey ve herkes kayarak duruyordu sanki
bana yaz diyordu bir kadın
erkek çoktan unutmuş ne kadar sevildiğini
- belki sevmeyi biliyordu bir zamanlar
karanfiller bile taşımıştı kucağında -
çocuk: ah... oyuncak bir trenim olsa...
Ben miydim ıslak taşların serinliğinde
unutup mendilleri
iki yanına ürkek ve kuşkuyla bakan?
Nasıl bir ezgi bulsam da dedi emanetçi
anlatsam gözlerindeki ıssızlığı.
Yıllarca neler alıp vermişti kimbilir
uzun yolculuklara hiç çıkmadan
küçük bir karta iliştirip adını.
Küçük bir kart. Uçurtmalar, bayram yeri
kâğıt helvacı da girebilir bir şiire
çiniler, dağılıp bittiği yerde suyun
sarsılan raylar ve her şey girebilir bir şiire.
Kapat perdeleri, sesini azalt, coşkunu tut
duymasın peygamberler soluğunda titrediğimi
belki de benim o kuş
tren camlarında bir görüp yitirdiğin
belki de kanat vuruşlarımdır içinde uçuşan
o sevinç, o ayrılık, o keder
gitmekle kalmak arasında çoğalan hüzün
yüzümdür belki dolunay...
Belki de benim o kuş
yüreği sıcak, elleri yok
kapat perdeleri, sesini azalt, coşkunu tut...