Atlar durur
atlar yürür
atlar... kısacık çocukluğumda
geniş sağrılı, yıldız akıtmalı
al donlu, kır ve doru atlar
sonlanır çayırlarda sevinç ve koşu
sessiz bir çığlıkla vurulmuş gibi atlar.
Deniz kıpırtısız... su parıltılı mavi
beyaz oyalı, beklentili bir su...
umut tacirlerinden iz yoksa açıkta
- ne yelken ne bir gemi -
nasıl bırakıp da gider atlar
sırtında yorulmuş yolcusunu...
Yürür dağ tepelerinden otlaklara
sahipsiz şehirlerden balıklara kadar
kül rengi bir ihanet
ve bin yıl sürecek pişmanlıklar.
Kuşlar ölür sevgilim
yaz mevsimi de olsa kuşlar ölür
tutsak bir kanat boğar havayı
başlar isyan
önce 'al benisonra umutsuzca 'bırakbir nay sesidir duyulan
ince
kırık
sonsuz
ve kederli bir nay.