Bir gün uzaklardan geldim bir ziyarete
Bir masalı yaşadığım yere acı şehrine
İstanbul'a bir ömür gibi beni harcayan şehre
Sarıyeri, Beykozu, Kartalı, Nişantaşını, ve
Heyecanda sınırı olmayan Bağdat Caddesini
Her birinin ayrı tadı vardı ayrı heyecanı
Oturup içtiğim çayı, poğaçayı, ayranı
Ufakta olsa gücüm yettiğince eğlendiğim şehri
Cebimde beş kuruş bırakmadığım günleri
Her geri döndüğümde İstanbul'dan arta kalan bileti
Saklıyordum şimdi de saklıyorum neden dersiniz
O zamanın hangi gün hangi zaman olduğunu unutmamak için
Her elime aldığımda o bileti o İstanbul'a geri dönüyorum
Aklımdan hep yeditepeyi gezmek geçerdi İstanbul'un
Ama ne benim sevgim nede onun sevgisi yetti buna
Bir ayrılık vurdu bir akşam Kadıköy'de
Tek kelime çıktı o hep gülen dudaklardan buruk bir şekilde
'Ayrılmalıyız' diye inanamıyordum bu ne demekti
Tam sevgim için herşeyimi vermeye hazırken
Boyun eğdim o akşam hiç konuşamadım
Koştum deli gibi İstanbul sokaklarında ve
Yoruldum bir yıkık harabe evin içine girdim kimse ağlayışımı
Güçten düşüşümü, acımı görmesin bilmesin diye
Duvara yaslı bir şekilde dizlerime kapanık açtım gözlerimi
Güneş doğuyordu İstanbul'da ve ben bir söz verdim
Bir daha ama bir daha asla acı çekmeyeceğim
Çünkü artık sadece seveceğim ama aşık olmayacağım
Tek yol koydum kendime aşık olmak için
Evlenmek bir ömür yaşamak için aşık olabilirim artık
Ve o gün İstanbul şahidimdir bu sözlerime bu inancıma
Dinle İstanbul sana sesleniyorum 'Eğer ki sen beni hem sevindirip
Hem de üzeceğini sanıyorsan yanıldın İstanbul, bir daha asla ağlamayacağım
Şunu da bil İstanbul ben seni taşın toprağın altın diye değil
O toprağın içimde bıraktığı acıyı ve sevinci gördüğüm için seviyorum
Ben seni hiç yalnız bırakmadığın için seviyorum
Ben yaşamayı seviyorum!!!