Bir çift çelik gibi kanat isterim, şu bitmez hayallerime!
Çıkarmamak üzere takıp uçmak isterim erişilmez uzaklara
Gidilirse kavuşulur, diyeceğim ismine, serüvenine dağlı diyarın.
Hiç kimse bunun farkında değil, kanadım;
Zaman da farkında değil, dişlilerin arasında, ha ezildi ha ezilecek.
Öbür yanımı da görmüyor kimse, dağların arkasındadır, molada.
Kaynayan dağ çayı mıdır demlikteki; kara ekmek midir çantadaki;
Kanadım, yola düşenlerin şafak kahvaltısında, ne düşlerle dinlenir!
Özgürlükle yüzyüze bir gecede, avuç içinde içilen sigaradır saklım
Ve o gün hazirandı, bahar mevsimiydi dardağan ağacının altında.
Bin çift göz isterim, şu bitmez hayallerim var ya, sebebimdir!
Çıkarmamak üzere takıp bakmak isterim ta görülmez uzaklara.
Gözlerim ateş başlarını, gözcüdür kanatlarım;
Aynı saatlerde bir başka dağlı diyarda ve bir vadide yemek vaktiydi
Közlü odun ateşiydi taş çevrili ocaktaki, çevrilen geyik kızartmasına.
Bir bardak içkiyle ne güzel gidiyordu dağlılar sofrasında geyik eti!
Ve o gün hazirandı, yağmur mevsimiydi Katmandu�da.
Tartıya Kalan Düşler