anne
nasıl soldu
varoşları yüzyıllar boyu uykusuzluk
bantlı gözleriyle çocukluğu sokakların
üç tekerlekli bisikleti
ve
sallanan atıyla saltanatı
kaybolan şehir
akşam vakti sahil bahçelerinde klârnet
fonda titreşen sâba, hicazkâr
hüzün ustaları: şerif içli, şükrü tunar
gümüş işlemesi şarkılarda o eski kalp ağrısı
dudaklarında şehvet sözcükleri
-hiç yaşanmayacak-
bakir göğüsleri ve arsız gülüşleriyle
işporta sutyenli genç kızlar,
elbiseleri tenine yapışmış o şehir..
kıyılarına bir bir
kuşlar düşüyor sevgili şehir
çarparak maviliğe, saydam duvara
eteklerinden inci
ve dil dil acılar dökülür
her köşesi hüzün
her köşesi baygın anason kokusu:
çocukluğu, anne
soldu o şehir.