AĞIT
Yayınevinde on altı sayfaların çınlayan sessizliği
ve ölümsüzlüğü kitabın.
Bir kitap ölümsüz baskına uğramış
sevgili ağır ölümüz acıdan kundağında
yarım kalmış.
Bırakın
ölüyü kaldırsın emekleyen bebeği
kendi türküleri.
Ah, sisli günün çiğli çimleri.
Deyin
örtmesinler güldeki kanı
sevgili ağır kanı acıdan kundağında.
Bırakın kan
kurusun al ipek bir mendil gibi.
Yükseğe ölünün gür alnı
yurdun ağır toprağında.
Öldürümün uluyan elleri
yok ediyor dizilmiş yazının kurşun gününü
ve düşen kağıt geceyi
Sızlıyor terli çeliklerin türküleri.
Ve yüreğimizin çağlayan kanı
çatıyor dağılan her dizeyi
haykırışında yaralı kalemlerin
ağrılı gürültüsünde basımevlerinin.
Şimdi demir duvarlara işliyorsa kan eğer
oyuyorsa demiri
al ipek bir belgi gibi
deyin
kanı silmesinler.
Silmesinler kanı
sulasın kan yine göğsel türkülerle
türküleri.
Yükseğe ölünün gür alnı.
Kaldırın.
Yayınevinde on altı sayfaların çınlayan sessizliği
yenilmezliği kitabın.