gömülü bir mabedim var içimde
hiç kimseler anlayamaz çözemez
tapınırım gönül ruhum dinlenir
bir naz eder cilveli ve işveli
sırra kadem basar bulmak istesem
muhabbeti boldur günden geceden
yanar bir özlemle sıla hasreti
özgürlüğün cıplak güneşi
tene düşer bronlaşır tümden
sütunları cilalanmış heykel misali
dardır geçit vermez koyları
kaybolmamak dile kolay sorana
ayvaları sonbahara saklanmış
yosun tutmuş derenin kenarında
ikiz sıralanır kara üzüm bağları
hayalimi süsler büyülü düşüm
hızması var ayağında burnunda
tutup almak istesmde rüyamda
kandırılmış bir çocuğum öyküsü
yarı uykulu uyanır kabusum
cenneti yaşarken cehennem olur
hüsrandır yaşanan canı gönülden
ahım ve nefretim uykuya kalır
özümden bir şeyler kopmuş gibi
sarı şeker ile avutulur gönlüm