Onsuz da olmuyor, onunla da
Adını koyamadığımız, boşluktan doğan ve zamana sığmayan
Bir sıkıntı var içimizde
Su gibi, gözden kayboluveren
Külleriyle mi saflaştıracak bizi?
Ve yükseltecek bulutların üstüne?
Babalarımın Tanrısı, benim değil.
Kafası karışık ve dalgın birine
Sen de bütünün bir parçasısın buyuruluyor.
Bir sıkıntı var içimizde, çamur gibi yoğunlaşmış.
Toprak ve balçıkla mı biçimlendirmiş beni?
Pazar günlerinden biri, ocak ve karların eridiği o eşsiz an
Şişman oğlanlar ve kızlar
Güneşe sırtlarını verip yayılmış
Sigaralarını tüttürüyorlar.
Canlarını sıkan bir şey yok-nikotin dolu düşleri
Bildik bir öğle sonu, her şey çok naif
Sigara dumanı kadar hafif
Sıkıntıya yer yok dünyalarında. Her şey anlık.
Arnavut kaldırımlı bir Paris sokağında
Bir adam pencereden dışarı atlıyor
Yves Klein'in bir resminde;
Bisikletiyle uzaklaşıyor bir diğeri.
Biri sensin, biri ben.
Montaj bir resmin parçaları gibi görünseler de, uyumlular birbirine.
Doğruca aşağıya, kuğu gibi süzülen biri, bir parçasında resmin,
Bisikletiyle giden siyahlı adam arayı iyice açmış diğer parçasında;
İşte tümüyle uyumlu bir resim.
Evet işte oradalar; uzatsan elini dokunacak gibisin.
Biri havada kaybediyor dengesini, atlamak isterken,
Bu kadar değil, savrulan karlar ve duyulan acı cabası.
Beklenmedik sıyrıklar, sızlayan baldır...ağlanmaz.
Ağlanmıyor.
Dünyayla gelen ve içimize yerleşen sıkıntımız da böyle.
Akıl almaz bir uzaklıkta
Küllenerek gizlenmiş-
Varolmanın dayanılmaz hafifliği.
Bundandır, Tonto'ya geri dönülür.