Bu ne hal ömrümün bu son deminde,
Aldandı dünyaya kandı bu gönül.
Kışın göründüğü, güz mevsiminde,
Ateşi görmeden yandı bu gönül.
Kül bile arama, hiç yanmadı ki,
Ne ateş, ne alev gördü bu gönül.
Ona söylemiştim, inanmadı ki,
Sadece halime güldü bu gönül.
Kaf Dağında gezen sarhoşlar gibi,
Uçuk hayallere daldı bu gönül.
Bacama tünemiş baykuşlar gibi,
Sessiz, tek başına kaldı bu gönül.
Sarardı güllerim, kimse dermeden,
Daha gonca iken, soldu bu gönül.
Bir yar gezinmeden, bir gün görmeden,
Bir viran harabe oldu bu gönül.
Önüne bakmadan Hakka koşarken,
Bir anda sevdayı buldu bu gönül.
Gamsız ve kaygısız, ölü yaşarken,
Sonunda belayı buldu bu gönül.
Bu yürek sevdayı kaldırmaz artık,
Boşuna hayale dalma be gönül.
Yara çok büyümüş, kapanmaz artık,
Takılıp burada kalma be gönlüm.
Bak bir sonsuz kapı açılmış sana,
Başka güzellere aldanma gönül.
Dön artık yönünü asıl dostuna,
Fani sevdalara inanma gönül.