Şiir Arama

Mert Metin - Ateş Çiçekleri

her dosyamı dağa kaldırmış
ser celsemi ardım sıra bırakmıştım
sözlerim silinmişti adımlarım incinmişti
yani kimselerin görmediği
ihbarsız bir kimlik
ve kayıtsız bir yalnızlıktım
bulvarlarda görülmüş
ırmaklardan sürülmüş
masallarda ucube
sırlara suskun
köşe başlarında vurulmaya yeminli
hudutsuz ve hesapsız
o uzak limanlardan
sana bir tek kendimi getirebilmiştim…


o akşam tahta masamızda hücre yorgunu forsalar gibi dillenmiştin
ve dere boylarına inen acemi telaş & yavru ceylanlar saklardı gözlerin
yaylaların vardı senin doruk ve bulutun omuz başı halay çektiği
bir de sehpan & hani şu dergilerinin darmadağın derlenip yerlere serildiği
sonra bahçenden gizliden aşırıp hani aklına esen ilk çiçeği
her kitabın arasına ekmek
yani bilirdim ki sen kadar yürek işi
usulca yanağına eğilip fısıldamıştım & sen hiç sakladın mı ateş çiçeği
omuzlarını narince silkip boynuma dokunup sormuştun & nedir o sahi
ve ben coğrafyalar eskitip & sınırların peşime düştüğü günden beri
bilmezdim senin kokunu & derken bildim & sümbül gülüşlerinden de beterdi
zamansa başımızda dolanan avare taylar
terine nefesine binip giderdi…


erken & özlemin üstüme devrilirken
sakıncalıydı deniz dibi & pusluydu gökyüzü
sana ait yıldızlar seçiyordum kendimce
uzatıyordum ellerimi durup durup venüs'e
ışıklarını söndürmüştü meyhaneler
otel diye dolanıyordu yatırım çekli kerhaneler
olur olmaza & olur düşler kuruyordum
ve balıkçı idris'in sırf fiyaka olsun diye günlerce sergileyip çürüttüğü
mahalleyi burun felcine uğratıp yedikçe küfürü pişkin pişkin güldüğü
boydan cüce dişten körpe köpek kılçığını bile öpesim geliyordu
dalgalar yüzüme köpük değil o içilesi simsiyah saçlarını vuruyordu…


bir ıslık bir sessizlik tutmuşken kasabanın ıssız köşelerini
kör mü olsaydım da görmeseydim o malum arabada seni…


oysa…


oysa ellerin & hırsızın çalıp kaçtığı bir ekmek sıcaklığı gibi titrerdi
saçların göğsüme çarpan yağmur gecelerine benzerdi
eskort köpeklerle gezdiğimiz o sahiller de olmasa hani
benim seni sevdiğimi & sahi sana hangi şair & hangi şiir söylerdi
ey gonca yüreğinde iki gülü saklayan baldıranlı hüzünler kızı
yarası yüzüne kapanan avuçlarında gözyaşı ışıtan neşter sancısı
içerim alkol yanması tütün kokusu bir de üç mermi izi
içerim tarla kuşlarının kendi aralarında itişip didişmesi
şimdi sen kendini inzivalara gömsen de okuduğun sayfalar misali
bundan böyle rivayetler bile şu kadarcık bağışlar mı artık seni…


her yosmanın önce kasıkları ağlar yüzüne çizgiler düşmeye görsün
kan damarına küserse rengini dökecek mecralar bulurmuş
ve sen pencerenden dökülen yapraklara bak ve de ki
gün gelir postacılar bile çaldığı kapıları küt diye unuturmuş…


hiçbir ayaz uzaklığın kadar üşütmezdi beni
aşk dediğin zaten seni seviyorum demekmiş başka da ne ki
yok öyle yüzüme bakıp bakıp uslandırmayın beni
remzi bırak elimdeki şu revolveri & bırak remzi
yedisi ne ki…alayının düvelini be…düvelini…


ah seni sevmeler cinneti
seni edilmiş sözlerin
seri yalan cinayeti
şimdi senden bana kalan
sesimde solan
ve hiç bilemeyeceğin
ve hiçbir yerde göremeyeceğin
baharında yanmış
ateş çiçekleri…


Yorum Yaz

Yorumunuz (*)

Resimdeki kodu giriniz

IP Adresiniz: 3.142.200.247

Yorum Yok

Bu söze ilk yorumu siz yazın.