söğüt yaprağı kapını aç bana
tomurcuğunu arala
gülünün kalbine al da arındır
bir yanın var ki
kelebek kanadından ince
dokunmaya kıyamam
içimde aygırlar azdıran bakışın başka
bungun çağlayanlar çıldırır içimde
çılgın göğün pençesidir ellerim
dağların yerle bir olur
devrilir ormanların
seninle sürüklenir boz bulanık sellerim
her ömrün bir
en müthiş gecesi vardır
akıl arınır beyin kıvrımlarından
yaban soluyuşu kalır som bir yüreğin
seni buldukça ölür
sana vardıkça dirilir gövdem
dudaklarında yanar bütün kurallar
ahlakın giysisini yırtar ellerin
demse işte dem...
izin ver sularım aç kıraçlarına girsin
uçurumlarına dolayım
bir ömür saklanan gizlerini ser
gözbebeklerinde boğulayım
o zaman yıldırımlar doğurur gövdenin göğü
depremlerle sarılır kolların yangınıma
şimdi ağaçları söken parmakların senin
oysa dokunmaya kıyamazdım onlara
demdir bu
verirsin kendini bütün susuzluklarına ömrümün
vurursun yangınıma kutuplarını
söğüt yaprağı bir kapı aralanır
tomurcuğunun rahmine düşerim can gibi
demdir bu
ancak buna denir aşkın düğünü
ilk o şafak anlarız dünyanın döndüğünü