Eylüle ne kadar da benziyorsun
Kör bıçaklar kesti soluğumuzu
Nefessiz yürüdük
Aşkın patikalarında
Yılan ağzına atılıydı tüm sevdalar
Atmaca vurgunu kuşlar gibiydik
Eylüldü
Gül dökümüydü
Sular ortasında
Bir dağ yangınıydı düşlerim
Sen yitik bir şiir
Eylüldü
Soluksuz
Titrek
Ve aysız
Düş yitimi gecelerdi
Zehirdi-zemberekti
Mavi kuşlar yağardı avluya
Dökülen gözbebekleriyle
Ve birden çığlıklanırdı gece
Sen hep susardın
Eylüldü
Çürük gül kuruları yağdı saçlarıma
Hüzünlü tüm şiirlerin kapısında durdum
Gözlerimi vurdum
Üşüdüm
Ve açıldı
Hüzün şiirlerinin tüm kapıları
Solgun dizelere uzandım-kaldım
Kederli tüm şiirlerin
İmgesiyim artık
Hangi dilde okunsam
Eylül renginde bir acı
Eylül renginde ayrılıklar
Eylüle ne kadar da benziyor gözlerin
Saçın
Yüzün
Ellerin
Eylül diyorum
Dizginsiz kanıyorum
Usuldan bir kar örtüyor düşlerimi
Gittikçe üşüyorum
Eylül
İçli bir hüzün
Ölü kuşlar zamanı
Bir yitik şiir
Yitik bir şiire ne kadar da benziyor gözlerin
Saçın
Yüzün
Ellerin
Şimdi zamanın her anı eylül
Bir siyah abluka
Şahlanan efkar dağlarımın eteklerin(d) e
gün gün ölü kuşlar açıyor
gül yerine
Baharsa kendini vurmuş ne acı...
Hatırla
Her ağustos sıcağında
Kavruk kumsallara akardı
Saçlarındaki nehir
Çocuklar gibiydik
Her akşam ayrılığı
Yüzyıllık bir hasreti yüklerdi
gözlerimize..
Eylülden ne kadar da uzaktı gözlerin
Saçın
Yüzün
Ellerin
Şimdi gözlerin
O çok uzağında olduğum
Yeni bir sahil kentinde
Bir şairin trajedisine dair
Nemlidir belki
........
Şimdi çocuklar gelse
Çocuklaşsan yeniden
Ve dağılsa bu eylül ablukası
Yıldızlansa avlu
Kuşlar yeniden kuşansa gözbebeklerini
Esmerliğn yağsa saçlarıma
Çürük gül kuruları savrulsa
Kekik koksa hücrem
Hücreme bahar gelse...