Kalın gövdesinden tutuşmuş tomruk gibi
Rüzgarda acısını tanırım onun
Hiç bu kadar yakına gelmemişti
Gökyüzünün gergin göğüslerinden
Toprağa kar olup sağıldı hüzün
Öyle şeyler gördük ki
Utandık sıcaklığımızdan
Işık olmanın aydınlığında ölüm
Kim bıraktı bizden önce bu korkuyu
Yüzlerimiz duvara dağlanmış gibi
Kitap içyüzlerinde soyadımız tutuklu
Daha kaç dilde susacağız
Kaç yaşamın üstümüzde yalınkat gücü
Bütün akşamlar biraz da seni taşır
Kurşun gibi inirler bulut üstünde
Bir sandalın akarsuya duruşu gibi
Gölgen ayrı yüzer, bedenin ayrı
Diyeti acımasız duyarlığının