OLMADI
düşerken kar tanesi bir sözü ikiye bölmüştük
içimden kopup giden bir şeydi tanrı
eşitti her şey ya da bir eşitliğin gölgesinde(n) sızmıştı zaman
sen tutup papatyaların mesnevisini yazdın
kırıldı masamdaki vazo
devrildi bin yıllık kitap
koptu üzerimize teyellenen düğmeler
ve bir taş ansızın öldü
sen bir gözün derinliğine daldın
ben gözlerinde o kar tanesini aradım
köpüklenmişti marmara uzun uzun beklemiştik
bir bebeğin huysuzluna sarılıp uyumak yakışıyordu sana
hırstı, adanmaktı sancıydı hepsine lanetler etmiştim
göçünü tamamlayamamış bir şehre sürgündüm
kuyusunu dolduran, bıçağını körelten cellat zaman
nevrine küfürler yağdırmış üstümüze düşerken
uzun uzun hüzünlenmek sevdası da kalmamıştı
sonsuzluğun pırlanta hissi ve görüntüsü
yakarış çarpıntısı belleğimizde
kör bir limanın son çıkışı
hangi fırtına intiharını gizler artık
tülleri yandı şiirimin, onaramadık bu çocuğu
istanbul kürdili hicazkar kaldı
sahilde tekneler yandı, soyuldu kemancılar
isyanlar çıktı akşamının içine etti rakı
izini bulamadı uzun yol şoförleri
aynası kırıldı gözlerimin bakırköy kan ağladı
parmak izleri buldu mektubumda onlarca polis
bir eski fotoğrafla bekledim hep seni
parmaklarım tutuştu, kalyonunda gizlendi pencerem
serçeler ağıtlarını bıraktı
tutsağı oldum tüm başlangıçların.