FALADÜŞ
düşe kaçınca yıldızı gecenin
ardısıra uçmaya yelteniyorum
kanat sandığım kollarımla
zaman gelip geçiyor da
bir ben kalıyorum olduğum yerde
ayaklarımı tırmalıyor yürüdüğüm sokak
usulca içine çekiyor gövdemi
sol yanımda büyüttüğüm uçurum
asitten bir örtüye dönüşüyor taşıdığım ten
ellerim boğazımda uyanıyorum geceleri
ölüm sürgüsüz tek kapısı ömrün
bu yüzden tutsağıyım kendimin
zaman da devrilebilse
sayıklanan cümleler gibi
gözümden düşen her ne varsa
kalbimde birikiyor
takvimleri yutuyorum avuç avuç
dinsin ağrım
sabaha kalmadan
koyulanan acıyı akıtıp içimden
dibe vuran telvede fala bakıyorum
nedir unutmak; üç vakte kalmadan..
umut nedir; yeşil mi desem mor mu..
kulbu kırık fincandır şimdi kalbim
vakitsiz kapanan
dayayıp kanayan avuçlarımı bir çingenenin dizlerine
yalvarıyorum;
bana unut dediklerimi anlat...