bir bülbül olsam ki
güller açan bahçende,
ellerin yüzüme değse bir an
bir gülümseme belirse çehrende...
bilirsin ki papatyalar
sadece baharda misafirdir,
çiçeğe dokunamayan yürek
ya bahçesiz ev ya da virane bir şehirdir.
virane şehirler de türkü tuttursan...
kimse benim gibi çekemez içine
bir sigaradan daha derin, alev saçlarını
ve kimseler yok ki; ziyan etmesin dudağını...
sen ki gel gönlümde kal, güneş olmadan hasat
ya da bir bulut ol başım üzerine,
yağsan da kırk yılda vasat...
zeytin ağacını andırır gözlerin
dal dal siyah, dal dal kırılgan…
koşacaksın bana biliyorum,
kopuverse prangan…
incir kuşları vardır kanatları kırık
akşamına konarlar incir ağaçlarına
incir ağaçları ki değişmem koynuna…
ben bir incir ağacı sen ise zeytin
başka ağaca kaçmış bahçıvanımız
aynı çocuklar yesin yemişlerimizi
varsın kuşlarla bir olsun yazgımız
Dedim ya papatyalar sadece baharda
Gelirler bir cennet kapısı olan kapına
Onlara tutuldun, kapılmadın,
Yüreğinde açan kardelenin uğultusuna…
solacaktır elbet bülbül ölünce gül,
'son gülen iyi gülermiş,'
içimde tarumar olan sevdam,
sen, son gül...
Zabit Karaköse