Zindan...
Ölü misâli soğuk duvarlar,
Karşımda ipekten parmaklıklar.
Üflesem yıkılır şu kafescik,
Ama bir üflesem bir nefescik.
Cezâsı olmayan bir suç; suçum,
Cezâsız bir suçun mahkûmuyum.
Başüstü dönmüş, ne var ne yoksa,
Gündüz gözü her yerde yarasa.
Ve kâtiller köşebaşlarında,
Ve ölüm sokak aralarında.
Mâsumun kalemi paramparça,
Zâlimin köşkü kan rengi sırça.
"Neden?" diye sorma "niçin böyle?"
Ömür dert, devir belâ, kâr çile.
Adâlete uzak muhakeme,
Dalâlete taraf bir mahkeme.
Hüküm parayla, hâkim satılık,
Savlar sırayla, savcı kiralık.
Karmaşık düzen, bir acâyip hâl,
Ve kânun bilmem nereden ithâl.
Yaşıyoruz işte yaşıyoruz,
Hem şaşırıyor, hem şaşıyoruz.
Yok mu "dur" diyecek birkaç kimse,
Var mı almayan zulümden hisse.
Yok mu açılsın şöyle bir bayrak,
Öyle adına isyan koyarak.
Zaman, bir zaman, garib bir zaman,
Köle; efendi, ne tür iş aman.
Aslanlar yakalanmış bir gece,
Bir pusu, bir hile, bir bilmece.
Bakın!.. Meydanda kimler var kimler,
Aslan görünümlü korkak fareler.
Kedilerin tümü katledilmiş,
Ve bugün bayram îlan edilmiş.
Yaşasın!.. Bugün fare bayramı,
Sen ağla!.. İzle de şu dramı.
Ne güzel bir gün, ne büyük sevinç,
Bir koku, bayram bayram ne iğrenç.
Bu devran hep böyle sürmez elbet,
Bu bayram bugün, yarın nihayet.
Suçsuzlar boş yere ölmeyecek,
Ve öyle çürüyüp gitmeyecek.
Bir gün gelir, alt üst olur her şey,
Bayram, sanık, köle, suç ve bey.
Verilir gerçekten gerçek hüküm,
Ve ne imiş görülür tahakküm.