Çocukluğumda
Çoban türkülerini
Hep ıslıkla söyledim
Hiç kaval çalamadım
Baharda söğüt dalından yaptığım
Düdükleri saymazsak
Flütümde olmadı
O zamanlar
Böyle şeylere
Para harcanmazdı
Gönül öğretmen
Yine aynısını yaptı
Zengin çocuklarının başını okşadı
İsimleriyle babalarının hatırını sordu
Ben kış soğuğundan çatlamış ellerimle
Bitmesin diye bastırmadan yazdığım
Kurşun kalemimle
Yüreğime şunları yazdım:
�İlk derste, ilk soruda benim parmağım kalkmalıydı
Daha inmemeliydi inadına tüm şımarıkların�
Bunları düşünürken
İlk defa bu yıl alınan
Ve her eve gidişimde
Sokak çeşmesinde tertemiz yıkadığım
Lastik çizmelerimde
Sıranın altından
Gördüğüm gülücüklerimi
Hiç kimse görmemeliydi
Ben minicik yüreğimde
Annemin, babamın hatırını
Daha sevda dolu kelimelerle sordum
Sormayanların yerine
Ve babasının hatırı sorulduğunda
Şımarıkların neler hissettiğini anladım
Anladım arkanın gücünü,
Paranın tılsımını
Ve babamın yüreğimdeki yerini
Yalnız o günlerde hiç anlayamadım
Ders boyu havadaki parmağımı
Hiç görmeyen Gönül öğretmenin
Neden ilk kalkışında
Avukatın oğlunun parmağını gördüğünü
Ve onun yarım yamalak cevaplarını
İltifatlara boğduğunu
Yüreğimi inandıramasam da
Aklımdan arka sırada
Oturduğuma yordum
Ama rüyamda
Ön sırada oturduğumu
Gördüğüm gün
Anladım
Hep böyle gitmeyecek
Ve bir umut yeşerdi yüreğimde
Hep böyle gitmeyecek