Uyandığımda
kendimi bir ağacın yokluğuna sarılı buldum
saçlarım uzandı toprağın iç çekişine
çölün görmediği bir pencere aradım
ağzı kapanan sözleri tanıdı gün ışığı
hep cılız kalacaktı böyle
Sessizliğe verdim sırtımın sinirlerini
kovuklarda geceleyen o kuş bakışı
anımsadı yüzümdeki bilinmezliği
denize doğru yürüdüm
bacaklarımı öpen sular
hoyrat zamanlardan geliyorlardı
kimsenin kölesi rüzgar
göğsümü aralıyor şimdi
hiç olmadığın zamanlarda
uykuya dalıyorum
Ah! pencere kapandı
oysa açılmamıştı hiç
kemirgenlerin sesleriyle ıslanıyor düş
göz çukurlarımda birikiyor durmadan
portakal çiçeğinin yalnızlığı
çıplakl1ğıml götür. sürünsün bir ağacın altında
ay parçalara ayırsın onu
akbabaların toplamaya geldiği
Usulca ve incitmeden bana bak
olmayan bana
getir aynaların dişi gözlerini
beliriyor gövdem tam ortasında yeryüzünün
ırmaklar akıyor unuttuğumda
oyulacak taşlara yazılmış adın
harflerle ağırlaşmış
bir tuz uğultusunda