Su makamı ana ezginle getirdin dokuz turunçlu yoldan
Devine devine büyüttüğün hayat balını ruhunla yoğurdun
Gurbet denizi oğlun sana karışınca akardı yüreğin.
Aymaz ezgisi yüreğine denk düşmeyen postçocuklar
Bu bayram da gelmedi!.. Zamanı çizdi tik taklar
Kız tadında sarılamadı, düşleri döküldü; hüzün
Yüzü demlerken, eskidi ılgım ılgım vuran güneşle ömür�
Melül melül yol süzmüştü el ayası yürek
Oğlunu, bir de yağmuru sevmişti..!
Ay�ın gölgesi düştü gözlerine, tutuldu yürek!!..
Düşlerini tepeleyen ıslığı ay yamaçlı
Kimsesizlerin kimsesi, alnın duvardan düşse
Hıçkırıkların tepinir, depreşir sesin
Kucaklar lavanta kokulu, kuş yuvası anne elleri
Sokak lambası gibi ışır gözlerin
Akıl çanağı imge aynan, sesini sesine yasladığının annen
Acıyan yerin, sana bulut gibi yaklaşır.
Kuş kanadı gibi çarpa çarpa yaşayan üzüm gözlü
Iraklı ananın yaralı dalına konmuş ucuz ölüm, savaş
Vur kaç oyunu, evrile devrile öğreniyorlar hayatı
Üç oğul, bir kocaya ağıt yakan Arap bülbülü
İnim inim yırtılan çığlığa hüzün bağlanmış, kimi ölse
Elleri ağlıyor artık..! Vahşi batı, canın kaç kurşun
İster der gibi!?.. Geceyi ağlattı Felluce katliamı...
Atlası yırtılan ezgiler ığıl ığıl.