Fazıl Hüsnü Dağlarca�ya�
Doğaçlama yapıyor dalından dökülen yaprak� Sızlandıkça can
Teli... Ölüm işaretini doğada arayan şairin ılgıt yüreği leylim ley!..
Benek benek güzlenen yüzü! Kırmızı ışık yakmış!.. Kıyın kıyın
Ölüm sınanır mı?.. Pıyrım pıyrım açılır söküğü!
Bilir cırgıt cırgıt öten keklik..! Beşik gibi bir o yana, bir bu yana
Sallanır eğreti bellek, köstebek gibi sığınmak ister toprağa
Rüzgârın savurduğu yapraklara karışmak geçer içinden
Düşe kalka kendini ölüler listesine yazdırtır şimdiden!..
Ay yamaçlı tren çığlığı duysa, kırılır ezgisi!.. Tırmıklanır içi
Ölüm de bir yaşammış ona? İçlenir rüzgârgülü yüreği!..
Yamuk yumuk avuçlar boş, duasız! Dualar kalıcı mı ulema?
Korkaktır, uzak tutar hançeri sızım sızım iman tahtasına.
Tadına bakılmamış duygu arayan şairin yılkı yüreği
Safran sarısı oylumun rengini alır bukalemun gibi�
Hışır hışır hışırdayan yaprağın çığlığını dinlese somay vakti
Hüzün sağar baypaslının pelür yüreği� Yanı yunu
Buruk imge! Yüz güz oylumu son istasyon!..
Petek petek gözistanı hayata verilmiş sadaka.
Kendini kanatmış yerbellekli!!.. Yerbezinde ölüm sancısı
Göç biriktirir olmuş aytulgalı Ana & dolu & han�a gelen kuşlar
İçi boşalan ağaç kovuğu gövde, ezgilenir mi iççakımla?
Sonraki pişmanlık, ağıt neyi kurtarır, dört dönse de yuvarı
Cennetten kovulan yerbellekli sıkıştı, Hızır çarçabuk yetiş!..
Yaprak yaprak yürek katmanı, güzlenmiş yazı & k!
Güzün bıçağı rüzgâr, şiirin ki sözcük�