Ey ayşafağı gözlü, seher yüzlü Bektaşi
Güz gülleri oldu göğsünden havalananlar
İpine sarıldıkça yalnız kaldık. �Derviş Sabrı� dedin
�Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi��* Ellerinde yanar döner kuşu
Kimi kime şikâyet edeyim?.. Mendil mi açalım?
Ey velilerin Veli�si, kapımsın uzat yüreğini!..
Veli�m gördüm!?.. Taş koymuşlar hayata! Düşen kim?
Kırmızı çizgilere takılan, üvey evlat bizim Bektaş�
Duvar kırılmış, ulus çatlak, kafa patlak
Sıvası dökülen harlı yüz, kanar ha kanar
Kavalcı** ise, boyar ha boyar� Gülde izi kaldı kırılan düşlerin
Elde var insan! Oysa, vuslat gülsüz kalmış
Ver elini imgesel yüz, düşün imbiği, dost şaman derviş.
Ey sesinden öptüğüm ateşi sağan aktöreli Bilge, geldim
İlkel duyguların aşılamadığı, yaşamsal değerlerin yozlaştı hayattan
Acının koyağında, gölgesiz yüzüm sonrasız kaldı
Kalıbımın içini dolduramıyor hiçliğim.
Gün eğrisi yüzle şıkır şıkır işsizim. Söz yoğuran akıl ustası ; seni
Bize velimseten aklın temeli, düşüngüye sığındım
İlim iklimiyle yağmurun gelsin, içim ışısın.
Ey şiirsel duruşlu, gök desenli Hünkâr; aydos!
Acıyı teninde hisseden, ölümü çoktan öldürmüş
Kul olsak da; güzlendik, acımızın darasına al
Güler yüzlü iktidarın yoklar hanesindeyiz
Sana açılan kapılara yağmurla gel, kırışığı açılsın kalbimizin
Kurtar gömülmeyen yanlarımızı, bir daha başlat
Değişsin HacıBektaşlı yüzlerin iklimi.
Zamane rüzgârlarla yalımlanan acıları duy! İki gözüm.