el söylencesi gül göçü
nasıra değmiş yüz, acıkmış
da dememiş öldüm içi, küstüm
çiçeği, kasımpatı, gün ayazı
olgun korkinos
karıştırma toprağı, ana
yarası dil vermez
su saati, akşam
aralarına, küpe çiçeklerine anlattın
en çok, dürülü mendile
oğlunu getiren habere
ad koydun, kökledin boşluğu
mersin ağacına doğruldun
ah suna!
yengeç büyüttün göğsünde
üç yetim duymadı
biz o zaman bulutları yaşlandıran
çocuktuk, ellerimizin üzerinde gece
ayakkabı saklardı eşikte
is:sokak fenerinde
çoğalan sigaralı nefes
annem: telaş göz çukurunda
duruyor parmakta zaman, sabah
incelen söz
uzuyor ray gibi
kımıldanan rüzgar
uykulu gölgeler, boşaltıyor
kendini gürültü
annemiz kaybolmadı
sana ağlıyoruz suna!