I.
Dost,
Düşün ki uzandın kıyısına bilinmez bir toprağın
Gözlerini kapadın huşuyla akan bir pınarın yanında
Yüzüne hafif hafif sıçrayan damlalar
Ninni gibi geldi irkilmiş yüreğine
Uyudun� Derin uyudun
Bir ahu geldi yanına birden açtın sen gözlerini
Tuttu ellerinden, yürüdünüz güzel pınarın krallığında
Öpüştünüz sonra uzun uzun
Günleriniz geceleriniz aynı yürekte birleşti
Her baktığında gözlerine eridin durdun
Servi boyu hayranla izledin güneşin parıltıları altında
Saçları dolandı senin etrafına süzüldün her telinde bir bir
Cennet topraklarıydı senin için ahunun bembeyaz teni
Kokladın, öptün, tattın ve tattın�
Senindi, senden başkası yoktu bu krallıkta çünkü
Mutluluk tarifini üstüne giymişti ilk defa
Şimdi anlayabiliyordun Mem, Mecnun, Ferhat, Kerem�i
Onlardı sevmişti tıpkı senin sevdiğin gibi�
II.
Ellerinden tuttuğunda dilberin kalp çarpıntısı inlerdi kulaklarında
Bir gün o kadar soğuk ve uzak geldi ki dilberin bakışları
Kayboldu bir an ahu gülüşlü meftun olduğun,
Çıktın bir tepenin soluğuna baktın;
Ahu dilber ve bir genç aynı senin ilk tuttuğun gibi elinden
Tutmuş aşkın, dilleri de konuşur bülbüli dilden
İçinde bir ahı vah senin, gözlerinde yaş
Koştun sevda çınarının altına
Yüzüne hafif hafif dokunan, sıçrayan damlalar
Uyandırdı seni derin derin kapıldığın uykudan
Anladın ki ne ahu ne aşk varmış içinde
Bir rüyaymış hepsi
Çağlayan pınarın şırıl şırıl akan iniltisinde�