Sevdama takılıp gidemeyeceğimi bildiğimden belki de, sana kaldıramayacağın hislerle dolu bir teşekkür yazdım. Ya kalacaktın; ki bunun zorlayacağını kaderin yolumu senle kesiştirdiği ilk gün anladım. Ya gidecektin korkarak; yabancı tenlerde, yalancı hisler yaratacaktın. Gittin.. Şaşırmadım..
Acıdım biraz gidişinden. Anladım yine nedenlerini kaçışının. Benim sorduğum soru değişti, tutmalı mıydım bu sefer ellerinden, o gözlerde yalan yok biliyorum, korkma demeli miydim her şeye rağmen? Cevabını alamadım içimdeki senden. Tutunamadım.. Bıraktım..
Gönül almalıydın çünkü bir kuru dalla veya bir iki duru sözcükle. Bekledim.. Saatin her vuruşunda zamanı da huzuru korumaya çalıştığım düşünselliğime ekledim. Zalimsin demeye dilim varmıyor da, affedilmişliğine rağmen ses vermedin.
Ben; dedim ya, mantığın eşlik ettiği bir aşk oyunu oynadım ve gidemeyeceğimi duygular alıkoyduğunda anladım. Belki sessizliğin, senden yansıyan tarafıydı veda edişimin. Umutları büyütmekten kurtardın aslında. Belirsizliğin ve ikilemlerine yeterdi savunmalarım da, değersizlik sana kalan bir şey değil. Aşkı koruyabiliyorken terk edilmişlik hissinden, gidiyorum.
Elinde, kocaman bir hayatın içinden geçerek ve sana minnettarlıkla yazılmış satırlar var benden kalan. Koruyabilirsen koru. Eşi yok, benzeri yok. Ben aşkı sende bildim. Zulümlerin ondan hüzün vermez. İki kişilik bir dünya yarattık senle, inandım belki gerçeğine inat.
Sende öyle bir yürek var ki, benim baktığım yerde olmadan anlaşılmaz. Hiçbir ilişkisel deneme sana benim kattığım anlamı sen gibi katmaz. Hoşça kal sevgili.. Söyleyemediğin sözleri duydum saydım, üzülmem. Sen ne yaşarsan yaşa. Kaçışlarla bitirmeyi denerken bile yarım kaldın. Ben, yaşamdaki var oluşuma bundan böyle seni de kattım. Kaçınılmaz dönüşlerde hazzı yok etmemek için, aşkı gözlerinde bıraktım.