Sığınıp bıraktığın,
Taptaze anılara,
Küçülmek istemiştim yeniden,
Yeni bir ben gibi çırpınarak.
Yokluğunun acıtan soğuğunda,
Ellerim çırılçıplak kalmıştı.
Ben ise,
Tepede boyun büken,
Yel değirmenleri gibiydim.
Uzun ince bir hikâye
Başı sonu bilinmeyen...
Affet,
Ağladığımda dalıp gitmişti gözlerim,
Yıldızların söndüğü yöne.
Unutmuştum masallarımı seninle süslemeyi.
Ucu bucağı bilinmeyen bir
Yol,
Serildiğinde önümde,
Camlaşmıştı aşk.
Ardında kalmıştın.
Yollar dolambaçlıydı beni aldığında.
Gittiğin yere dönemeyeceğim kadar uzağa,
Soluğum boğazımı parçalayıncaya kadar koşmuştum.
Yeni bir ben olsaydım çırpınırdım,
Ama
Eskisi gibi anılara sığınmıştım.
Taze değillerdi hiçbiri,
Ve ellerimin çıplaklığına ağlamak gelmişti içimden.
Yel değirmenlerini yaktıkları gün,
Boynum yarı belinden bükülmüştü.
Turuncu bir gruba emanet etmiştim seni.
Çünkü geceyi boyamanı istemiştim sen gibi.
Fersah fersah ağlatılmıştım ki,
Kinayesi senden geliyordu bu cümlemin.
Yaşlarımın kuruduğu yerde,
Sen camların ardında,
Ben yolların uzağında kalakalmıştık.
Sığınıp bıraktığın,
Taptaze anılara,
Küçülmek istemiştim yeniden,
Yeni bir ben gibi çırpınarak.
Olmamıştı
Artık hatırlıyorum�
.