Sevinçlerimizin üzerine yıkıldı
Şehir.
Bilinmeyen gazeller okuduk arkasından,
Hoş geçmiş,
Geçmiş zamanların.
Arnavut kaldırımlarımız henüz yapılmadan,
Viraneye döndük.
Nev baharlara yüksündük.
Eziciydi sessiz kalmadığında,
İçsel yaygaralarımızın pasif çoğunluğu.
Aslında şaşırtmadı bizi,
Bir yoğun bakıma muhtaçlığın hâsıl olmuşluğu.
Yaprak yaprak döküldük,
Telkare akşamlarda.
Hezimetle bölündüğünde,
Yurdumun kardeşlik manzaraları,
Sevinçlerimizin üzerine yıkıldı
Şehir.
Kovalarca gözyaşı damıtır olduk.
Hiç kimse çıkıp da,
Hesap sormaya kalkışmadı.
Ağzımızın içinden konuşmak gibi
Yepyeni kabiliyetler edindik.
Kimimiz öğretemeyen öğretmen,
Bazılarımız nokta nokta oldu.
Bir parmak bal gibi iyiye gidince ekonomi,
Sevinçlerimizin üzerine yıkıldı
Şehir.
Yeni sürgünler veremez olduk.
Tapındık, ucu yanmış piyango biletine.
Yeni bir yıl sınırda başladığında,
Oğullarımız için.
Mutlu bir yıl dilerken titredi,
Dudaklarımız.
Hani kardeştik diyemeden birimiz bir diğerimize,
Sevinçlerimizin üzerine yıkıldı
Şehir.
Doğru dürüst yaşamayı beceremez olduk.
Evet,
Sevinçlerimizin üzerine yıkıldı
Şehir.
Şarkılara renk olmuş gecelerden birinde.
Ahengi rüyalarda kaldı çam ağacının,
Kan damladı hediyelerimizin üzerine.
Ve
Bir kez daha
Sevinçlerimizin üzerine yıkıldı
Şehir.
Elimizi tutturmadan geleceği göremez olduk�
.
İpek Nemutlu