kağan işçen �
Cehennemleri Saymak
sıkı sıkı tembihledim kendime
'yarın onun ezgisine söz ol güzelliğinin
uzak umutlar aslında bir el tutumu kadar yakındır
geceye bandığım hasretimle acıkıyorum şehlalığına
gün özlemi çeken bahçeler gibi durgun
dere tepe düz gitsem içtiğim apaklığın alnımdaki yazı
ay hırçınlaştıysa bil ki ya hırs ya kıskançlık
göğün karanlığına sığdıramadığım ellerindir
sözcükler ararım dört kıta yedi gök
bulamam seni anlatıp da gölgesine sığınacak
bir kelime bile
duldasındaysam ayrılığının ömrüm yok demektir
hıçkırıklarımı saçlarının gül ağacına bağladım
sen misler gibi yayıl acılarımın bataklığına
sicim sicim kessen dağlasan her yanımı
ne fayda
kurşunî kaygılarla göçer oldum bir kere
taşlandım kışın baharın yazın
yoklara karışan yokluğunla
yalnızlığım da terk eyledi tanış umutlarımı
bir seni beklemeyi beklemek kaldı geriye
başlamadım henüz cehennemlerimi saymaya
ud sesli bir kırlangıçtır adımların bana
gelişinle çınar olur zamanın gövdesi
eylül dinlemez olur korkularım adresimlerimde hep göç telaşı
ve karşımda olmadığın zamanlar
zehirli örümcekler ağlar kurarlar göz çukurlarıma
uçurumlarımda bir kartal terk eder yuvasını
yüreğimde kan yerine ay çarpmaları dolaşır
cehennemlerimi saymadan kirpiklenir her şeyin ötesi berisi
alaca karanlıkta gözlerini ayırdetmek için
kaçarım yakın güneşli yalanlarından bütün bakışların
bana uzak siyahlarını düşlerdim zemheri huylu
ama ağlamazdım...
sen ve ben harici her şeye ağlıyorum...
Kağan İşçen