Yine aynı cehennemin,yüzüme yansıyan koru yaktı kalbimi.sokağın en karanlık köşesinden beni gözetleyen kimsenin olmadığına inandıramıyordum kendimi.korku,basit bir kişilikti ve sürekli üzerime geliyordu.bakışlarımı elektrik direklerinin sağ tarafında duran çöp konteynırına çarptım.aynı zamanda sağ tarafımda duran,duvarındaki eskimiş boyaları karanlık çökmeden önce kapıdan içeri alan çılgın binalara baktım.beni ürkütecek ya da bana zarar verebileceğini düşündüğüm şekilsiz cesetleri görmemek hissiyle yanıp tutuşuyordum,bu tuhaf bir zıtlık olmasına rağmen,elime tutuşturulan bir define haritasının ortasında hiç de garipsenecek bir yanının olmadığını farkediyordum.Tabi bu bir çizgiydi ve takibini sürdürmek Ve o çıkmazdan bir an önce tanrının elleriyle çıkmak istiyordum.tanrının elini ısıracak bir yaratık bedenimi değil,ruhumu sonsuza kadar toprağa gömebilecekti.tabi bunu yapmak imkansızdı,eli olmayan biri için.çünkü sokağa,kaldırıma,çöp konteynırına ve hatta yüzü kırışmış binaların pencerelerine akın eden bakışlarım,tek bir ele rastlamış değildi.dedektifcilik oynamak,kafayı oynatmak kadar ciddi bir sorundu benim için ya da herkes için...
karanlığı,geceyi,binaları kısacası bana suçlu gelen herşeyi karın ağrılarıma ekliyordum...başım dönüyordu,tansiyonum düştüğü için yere doğru eğildim,halime yakından tanıklık eden gölgeler kahkahalarıyla işimi zorlaştırıyordu...
karanlık dahi olsa yoluma devam etmeliydim ve etmeye başladımda...oryantal zehirin ağrıları ensemde kapağı açık kalmış bir söz bırakmıştı.dokunmadım,gelip,kendisinin almasını bekledim...