Bir zamanlar seven yüreğimiz vardı
O yürekte açan güllerimiz vardı
O güller ki her an sevgi kokardı
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Aşk deryasından yükselen bir buluttuk
Hep yanık bağırların yolunu tuttuk
Bu yüzden gönül tahtına kurulmuştuk
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Tecelligâhıdır diye Yaradan'ın
Kırmazdık gönüllerini insanların
Gülüydük, çiçeğiydik bütün dünyanın
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Hacı Bektaş'tık, Yunus'tuk, Mevlana'ydık
Âlemin derdini, gamını duyardık
Yetmiş iki milleti kardeş sayardık
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Nebiler Nebisi'nden gelen fermanı
Zirveye taşırken milletin irfanı
Tahtına kurulmuştu Gönül Sultanı
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Sevda yatağından akarken suyumuz
Yusuflara hayat verirdi kuyumuz
Her çiçekten daha âlayken bûyumuz
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
İbrahim'dik, yalnız dost idik Mevla'ya
Hiçbir kimseyi sokmaz idik araya
Bundandır ki Lokman idik yaraya
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Her hâlimizden emin iken komşumuz
Gamsız, kaygısız akar idi suyumuz
Ne oldu ki böyle değişti huyumuz
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Cana kıymak âleme kıymak demekti
Amacımız helâl bir lokma yemekti
Bundandır ki hep makbul olan emekti
Bu hâl bizim hâlimiz değildir dostlar
Gelin dostlar o iklimlere gidelim
Herkesi dost herkesi kardeş bilelim
Ve sonra bu diyara geri dönelim
Bu hâl bizim halimiz değildir dostlar
Mevla'm göndermiş aşkın gonca gülünü
Yaksın diye alevinde bülbülünü
Eğer görmediyseniz hâlâ külünü
Bu hâl bizim halimiz değildir dostlar
Aşkın kadehinden içmeseydi Mecnun
Çeker miydi bunca yıl kahrını kumun
Sevgisiz yarını olur mu toplumun
Bu hâl bizim halimiz değildir dostlar
Dağları Ferhat'a deldiren o sevda
Gün olur, gelir Şirin'i sorar da
Bir Şirin bulamazsa bu diyarda
Bu hâl bizim halimiz değildir dostlar
Zeynal, yeter, haddi aşma, sınırda kal
Önce aşkın deryasına kendin bir dal
Sonra âvazını şu gökkubbeye sal
Bu hâl bizim halimiz değildir dostlar