Ben buralıyım,ben köylüyüm
benim köyüm ıssızdır
Benim köyüm yolsuz, susuz
çok çok yakınlarda
bir parmak darbesiyle yanarken ampuller
benim köyümde kibrit alevini bekler
gaz lambaları
toprak yağmuru bekler kuru
harman güneşi bekler, tınar rüzgarı
hasta ölümü bekler, gün geceye dönerken
babalarını bekler çocuklar
lastik ayakkabı getirsin diye
yalın duran ayaklarına
İstanbul�dan.
Oyun bilmez çocuklar, oyuncak bilmez
kimi kardeşini taşır sırtında gün boyu
kimi sığır peşindedir, kimi davar peşinde
kimi elinde övendire, döven üstünde
ve geceleri onlar
gelecek bayramı düşlemekte
ve şehirlerde adım atmaya korkarken
Cici hanımlar
benim köyümde su taşır, odun taşır
kazma kazar,kürek sallar
Gebe kadınlar.
Kocalarının üç adım ardında yürür kadınlar
yüz bine satın alınmış köledir kadınlar.
Ve onlar ki
gelin olduklarının sabahında
ev ev dolaşıp köyü
beş altı yaşındaki erkeklerin bile
öpmek zorundadır ellerini.
Okulu var köyümün
beş sınıf okur bir odada
gerçekleşmeyecek düşler yanar
ortadaki teneke sobada.
Ve köyümün erkekleri
on beşinde tutar İstanbul yolu�nu.
İstanbul olmuştur artık
yüz Kastamonu.
Ve ondandır ki
şöyle yazar nüfus kütükleri:
köy: elmalı tekke
hane: kırk altı
nüfus: yüz elli iki
ve işte ben buralıyım
buralı olmaktan boynum bükük
dilim tutuksa da
buralı olmaktan gururluyum ben.
Ağlamadı bu köy çaresizliğine
tarhana çorbasıyla kucakladı geleni
selamlarla uğurladı gideni
bir güler yüzdü yatakları
yastıkları saflıktı
yorganları sıcak bir söz.
Mutluydu gelenler
gidenler mutlu
herkes mutluydu benim köyümde
soğan ekmekle doyanlar bile.
Burası benim köyüm
ben buralıyım
ben köylüyüm
bundandır acılara dayanıklılığım
sevdalarımı yüreğime gömmem
toprağa hapsedilen buğdayların,
inadına sarı sarı fışkırdığını gördüğümdendir.
Aldırma ağlıyorsam
gülemiyorsam bir türlü
ve dertlerimi
acılarımı anlatamıyorsam.
Köylü oluşumdan
hep böyle kalmak
Değişmek istemeyişimdendir.