Ezelden yetim,ezelden dul muharebeler takılır,
Şarap&nel boğuşları is dokulu,yarımca kentin,
Kömür madeni yarınlarına&
&Uyursun uyanıklığa&
Temas ettiğine gücenir lacivert gözlerin,
Issız rıhtımının,
Kimsesiz suyuna değer aylak sesler,
Üzerine,
Gamzelerinin külü savrulup,
Morg kapısı kıvamında kapatılan,
(Öyle soğuk,soyut tenin misali)
Yosma yaftası yemiş bir sokak mektubu gibi,
Kalakalırsın öylece,
Ve korkarsın;
Riyakar aynaların yüzüne kekeleyen,
Son gösterimlerinde,
Şahsına yanılırsın,
&Dışarı uzanmaya yeltenir umutların&
Sokağa çıkarsın;
(Sokaklar artık akıllıca deliliklerle doludur)
Tanıdığın bütünleşiklerin hepsi,
Anlamsız parçalardan ibarettir,
Mona Lisa'dan gülüşünü çaldığında,
Da Vinci'nin anlamını yitirmesi;
Saçlarının yamalı kumaşlarını bağlayacak,
Kovuksuz bir söğüt ararsın da bulunmaz;
Gaia çoktan tuz üflemiştir ruhlarına.
Köprü ışıkları yanıp sönerken avuçlarında,
Gölgesiz ölüye rastlarsın;
Derler ki;
Gölgesiz ölü içeri çıktı mı,
Dikişlerini atar gök ve açılır yaraları,
Sen kabuk bağlayamazsın.
Süreksiz kent suskun üstüne gelir,
Kapanır sığ çağrışımlarına,
Derin derin