Solmuş bir çiçek kadar erdemlisin sevişirken
Kırılgan ve biraz hafif
Bir tüy süzülüyor gözlerinin önünden
Zirveye düşer gibi ölüyorsun aniden
Aniden paslı bir maymuncukla açılıyor
Yüz yıllık kapın
Tastamam uyuyor deliğe ayna
Çünkü yüzün yansıyor ıskalanmış aşklara
Katili bulunana dek her ceset masumdur
Herkes geç kaldığı kadar aittir hayata
Kolay ölümler yavaşlatır zamanı
Ağır ağır soyunursun, göğüslerin uzaklardan bir anı
Kanamalı bir ilkbahar sabahı, çarpık
Bir hüzünle istasyona yanaşan
Buharlı bir kara tren bacaklarının arası
Nemli, hep buharlı, isli ve suskun
Kanattığı yerden başlar onarılmaya
Buruşturup atar geçtiği rayları
Katili bulunana dek her ceset masumdur
Morardıkça güzelleşir, koktukça çürütür aşkı
Kara bir tren kadar seviyorum,
Buruşmuş raylar kadar
Boğazını parçalayan itinalı bıçağı.