öyle yiğit ki hançersiz gezmez
sırtında uyur yetimlerin
huzursuz uykusunu böldükçe mutlu
gariplere ekmeğini zehir eden iblisin
hele o koltuk altında efelenmesi yok mu
ne hınzırlığından ölmeyen ihtiyar
ne unutulmuş türküler bulandırır gönlünü
safrasını atar derine saplanmaya
ardında dedesinden kalma pusu korkusu
kanlı bir iştahı kabartan caydıracağına
kolayca akar gönlü
o cenin sessizliğinde kadınlar
ömrünün ortaçağını süren
sersemlikleri kırmızı tokat sonrası
erdemleri zincir bileklerinde
günü gelince seçer birini
gülüp geçer okuryazar zevzekliğine
düşmanına titiz evliyaya saygılı
sağ kolu beylerin merdoğlumert
belindeki cinnetin tetiği pek duyarlı
toprak ve duman
ekmek namus allah korkusu
çürümüş bir ölünün en eski yüzü
tekrar tekrar öpülen
sonra birden yollar
yollarda çocuklar
inme gibi anlar kandırıldığını
düşsel çirkefi yıkayan eller