Çöller bana emanet
-ateş külünde susar-
Şekerin suyu içmesi gibi
Ruhundan emdik sessizliği
Boşluk yetinmektir
Mil çekilsin aşkın gözlerine
Işığın kovulduğu yere göm beni
Ateşle suyun
Külle dumanın
İronisi
Bir duvarın siyah sükûneti
Ölü ve sevinci arasında
Kimseye el vermeden solsun
Saçlarında uçsun buğulu ricalar
Mevsimi dökülsün günlerin
Hangisine denk unutulma ertesi
Gövdesinden sıyrılmış
Dağlar gibi üşüyerek
Gelen nefesim
Okyanusların yabancısı değil
Vefasızlığa uğrak
Bağlılığın nemi
-silüetsiz(im)-
Uzak doruklarda sızı
Meltem tuttukça fırtına
Yine kul
Yine köle
Yerçekimi yasalarına karşı koyabilir mi taş?
Ağaçların gölgesi
Kimi zaman hızlı kimi zaman yavaş
Acılar değişik biçimlenir yassılanır servi
-Annesini soylu bakışla seyreden
bir oğulun gözlerini saygıyla önüne eğmesi gibi-
Yere yapışık koşar gider, gider gelir&sin geri
Gündüzlere sıçrar tehlikeli sanrılar
Penceredeki saksılara açılan tin
-hayat bazen su kadar yumuşar-
Yalancın değil
Yanıtsız bir sorgunun
Cevabı
Bileklerimde kırıldığın yerde sana geldim
Karanlığı aralayan parmaklarımda is
Akan damlalarda silindi
Kirlettiğin yalnızlık bahta ehil
Tenha çatlaklara sıkıştı
Yorgun - muhtaç
Kuş uçmaz kervan geçmez
Kirvelik eden pervazlarına alın dayar
Soğuk sızan tekrarlar
Kavis çizen talan
Gözlerin daha derin