Biliyor musun?
Kendime yalan söyledim senden sonra
Bir gün ayrılık çalarsa
Senin
Kalbini
Mumları hatırla...
Ürkek yanan alevleri
Söndürmeye yeltenen esintileri
Sesimin sesine dokunarak
-beni anla Anka -
Nefesimin söndüğü tapınak
Önemlimiydi dini
Bilinmeyen türbelerin suskunluğunda
Sevgiyle
Ölümüne
Mesken kurup borç sayan
İnanmadıktan sonra...
O felsefenin inanışına
Kaç mum erir mühür bassa
Karabasanların keşfinde
Karanlık sayfalarına
Eldivan pençe yanmışlar...
Bin kez ölmüş
Kanatlanan ateş
-yokların üstüne-
Tüten duman
Dağlanmış
Küllerinde boğulan
Kıvılcımlar saçar
Sarı gölge kurulur
-duvar basan kalıntı-
Boşluklara süzülür
Geçer zaman içine işler
Doğar -Anka-
İşte hep böyle parçalanır gider...
Alevine saplanır acı
Onunla soğuk
Odaları dolaşan dumanda hüzün
Sönmemesi için başlarsın
Hatıralarını yakmaya
Esmer bakışlarında
Resimler güler avuçlarına
- Sarıyer'de omuz üstünden
arkaya bakmalarla -
Bir balkon olursun
Bir cam
Bir saksı
Bir cumba
Olmayan renklere karışır aklın
Olanlarını da zaten anlamazsın
Yaslanır boyasız taşlara alın
Yağmurlar toplanır
Dumandan bulutlara
Yalnızlığın takılır kollarına
Başlar senle sin şehrini dolaşmaya
Ben unuttum desem de
-yalan-
Yerin dolmuyor boşluklara
Anka artık doğmak istemez yaşananlara