Bilimde, bilim adamlarının sıkca 'biliyor musunuz, bu iyi bir argûman; benim fikrim sanırım yanlış' dedigini duyarsınız. Ve sonra fikirlerini degistirirler ve onlardan artık eski bakış açısını bir daha duymazsınız. Bunu gerçekten yaparlar. Olması gerektiği kadar sık yapmazlar, çünkü bilim adamları da insandır ve degişiklik çoğu kez zordur. Fakat bilimde her gün olur bu tür birşey. Politika'da veya din'de ise böyle bir seyin en son ne zaman olduğunu hatırlamıyorum bile.
Öyle garip kavramlarla yetiştirilmişiz ki, bizden birazcık değişik bir kişi ya da toplumla karşılaşınca, onların bize yabancılığı nedeniyle güvensizlik duyuyoruz ya da nefret ediyoruz. Oysa her bir uygarlığın anıtları ve kültürü, insan olmanın değişik biçimde anlatımından başka bir şey değildir.
Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir.
Yanlış bir argûmanın ilacı, daha iyi bir argûmandır. Fikirlerin bastırılması değil.
Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt gerektirir.
Bugünü anlamak için geçmişi bilmeniz gerekir.
İnanmak istemiyorum, bilmek istiyorum.
Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor.