Lüpe konmak: Değerli bir şeyi bedavadan, emek sarf etmeden ele geçirmek.
Lügat paralamak: Anlaşılmaz, süslü, parlak, ağdalı, konuşma dilinde geçmeyen kelimelerle konuşmak."Lügat paralamak hoşuna gitmeye başlamıştı."
Lök gibi oturmak: Bir yere bütün ağırlığıyla çökmek, oturup kalmak."Sedire lök gibi oturunca gacur gucur sesler duyuldu."
Lokmasını saymak: Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak.
Lokma ağzında büyümek: Herhangi bir sebepten, acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak, yiyememek."Ağzında lokmalar büyümeye başladı, gözleri dolu dolu oldu."
Leyleğin yuvadan attığı yavru: Yakınlarından ilgi görmeyen, çevresinin uzaklaştırdığı kimse.
Leşini sermek: Öldürmek."Ben de onun leşini sermezsem..."
Leşini çıkarmak: Çok feci dövmek."Beş kişiydiler, adamın leşini çıkardılar."
Leke sürmek: Suç yüklemek, birinin onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak."Zorla kadıncağıza kara bir leke sürdüler, Allah`tan hiç korkmadılar."
Leb demeden leblebiyi anlamak: Daha sözün başında ne demek istediğini anlamak, anlayışlı ve kavrayışlı olmak.