Uzun uzadıya: Çok ayrıntılı olarak, en ince noktalarına inerek."Meseleyi uzun uzadıya inceledik."
Uzun lafın (sözün) kısası: Özetle, kısaca, sözü uzatmayarak."Uzun lafın kısası, yazar gerçekçi olmalıdır."
Uzun hikâye: Pek çok ayrıntıları bulanan, anlatması uzun sürecek, anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu.
Uzun etmek: 1. Nazlanmak, sözünde direnmek. 2. Sözü uzatmak, tartışmayı sürdürmek. 3. Aşırı gitmek."Haydi uzun etme de gel benimle!"
Uzun boylu: 1. Boyu uzun olan. 2. Uzun süre. 3. Derinlemesine, ayrıntılarıyla."Meselenin üzerinde öyle uzun boylu durmadık."
Uzaktan uzağa: 1. İlgisi pek az olan. 2. Çok uzaktan."Uzaktan uzağa selâmlaşıyorduk işte."
Uzağı (ileriyi) görmek: Gelecekte ne olacağını sezmek, kestirmek."Dedem uzağı gören bir adamdı."
Uyur uyanık: Yarı uykulu."Uyur uyanık ayakta nöbet tutmaya çalışıyordu."
Uykuya dalmak: Rahat ve derin bir şekilde uyumak.
Uyku tulumu: 1. Uykuyu çok seven kimse, çok uyuyan. 2. İçine girilerek yatılan tulum biçimindeki yatak."Uyku tulumu sen de, çabuk kalk!"